HATİCE GÖNÜL
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Köşe Yazıları
  4. İBADET VE UBUDİYET

İBADET VE UBUDİYET

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
İyi bir Müslüman olmanın yolu iki yönlü bir hareketten geçiyor: “İbadet ve Ubudiyet.” İbadet, belli zamanlarda Allah’ın emri gereği yaptığımız bir takım fiillerdir; namaz, oruç, kurban, hac, zekât gibi. İbadetler gün içindeki zamanın hepsini kapsamaz. Mesela namaz gün içine yayılmıştır. Oruç yılın bir ayında toplanmıştır. Zekât ve kurban, sorumlu olan için yılda bir kez ifa edilir. Aslında baktığımızda, ömrümüzün az bir kısmı ibadetle geçer.
Ancak Allah Teâlâ şöyle buyurur:  “Ben cinleri ve insanları, ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56) Yani ibadet, insanın yaratılış gayesidir; ubudiyet ise bu gayeyi bütün hayata yayabilme bilincidir.
Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir yaşam demek olan ubudiyet, kısaca kulluktur; kul olmaktır. Ubudiyet, kalbin Allah’a yönelmesi, niyetin Allah’a yönelmesi ve dolayısıyla davranışların Allah’a yönelmesidir. Buluğ çağıyla başlayıp ölünceye kadar devam eden bu süreç, bütün bir ömrü içine alır. İbadetler bizim ubudiyetimizin düzgün olmasını sağlar. İbadetin gayesi, ubudiyet şuuruna ulaşmaktır. Kulun Allah’a, tam bir teslimiyet, bağlılık ve kulluk bilinciyle yönelmesidir.
Nitekim Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:  “De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En‘âm, 6/162)
Ubudiyet şuurunu elde edebilmek için ilk yapılması gerekenler, elbette Rabbimizin emrettiği farz ibadetler ve kaçınılması gereken haramlardır. İbadetler olmadan Allah’ın rızasına ulaşılamaz. Güzelce alınan bir abdest, huşu içinde kılınan bir namaz, şartlarına dikkat edilerek tutulan oruçlar ve nafile ibadetler bizi Allah’a yakınlaştırır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur:  “Kul, nafile ibadetlerle Bana o kadar yaklaşır ki, sonunda Ben onu severim. Onu sevdiğimde, onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum.”(Buhârî, Rikâk, 38)
Bunun yanında zorluklar karşısında şikâyet etmeden rıza ve sabır göstermek, her nimetin ve başarının Allah’tan olduğunu bilmek, Allah’ın emir ve yasaklarına uymak için çaba sarf etmek, Allah için sevmek, Allah için nefret etmek gibi birçok şey hep ubudiyet yolculuğunun adımlarıdır.
Hz. İbrahim (a.s.), oğlu İsmail’i Allah emrettiği için kurban etmekte hiç tereddüt yaşamamış ve Allâh’ın emrine boyun eğmişti. Hz. Hacer validemiz, ıssız bir çöl ortamına bırakıldığında “Rabbim bizi zayi etmez.” demiş ve Allah’a teslimiyet göstermişti. Hz. Eyyûb (a.s.)’un hastalığına olan sabrı ise ubudiyetin en güzel örneklerindendir.
Düğünlerde, cenazelerde, kutlamalarda, tatillerimizde, iş hayatımızda, aile hayatımızda, alışverişlerimizde, kılık kıyafetlerimizde kendi işimize geldiği gibi mi davranıyoruz, yoksa Allah’ın istediği gibi mi? Halbuki ubudiyet, “Benim isteklerim değil, Rabbimin istediği olsun.” diyebilmektir. Her durumda Allah’a yönelmek, O’na güvenmek ve O’ndan razı olmaktır. Peygamberleri örnek almaktır: Hz. Süleyman (a.s.) gibi zengin olsa da Allah’ı unutmamak, Hz. Eyyûb (a.s.) kadar hasta olsa da şikâyet etmemek, Hz. Yunus (a.s.) ve Hz. Âdem (a.s.) gibi pişman olup tevbe edebilmektir. Rıza ile, sabır ile, şükür ile, teslimiyet ile bir ömrü geçirebilmektir.
Necip Fazıl’ın şu iki dizesiyle bitirelim:
 “Neler kaybetti insan kula kulluk uğruna,
Ah, bir erebilseydik kul olmanın şuûruna…”
Gerçek yücelik, gerçek özgürlük kullukta gizli değil midir?
“Ben kulum.” diyerek Allah’ın razı olduğu kullar mertebesine ulaşabilmek duasıyla…

İBADET VE UBUDİYET
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Allah razı olsun. Rabbim bu şuurda yaşayabilmeyi, Rabbimize layıkıyla kul habibine ümmet olabilmeyi cümlemize nasip etsin.kaleminize sağlık hocam.👏🏻

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.