Sanal dünyada insanın gerçek kimliğini gizleyebilmesinin kolaylığı ailevi, ruhi problemleri olan bilhassa da genç yaştaki, hayata karşı tecrübesi olmayan, fazlası ile toy bir yapı arz eden insanlar için büyük bir risk barındırıyor. Kolayca gizlenebilen ve şekillendirilebilen sahte hesaplar vasıtasıyla gençlerimiz yağmurdan kaçarken doluya tutuluyor, denize düşen yılana sarılır atasözünde olduğu gibi maddi- manevi yapısını zedeleyen, zehirleyen, değerlerini emen hatta sömüren kişilerin ağına düşüyor. Bir kaçış ve kurtuluş yolu olarak gördükleri hiç tanımadıkları insanlar elini veren kolunu kaptırır türünden bir zararın içerisine düşürüyorlar. Kendilerini kendi elleri ile bir şantaj sarmalının içerisine atıyorlar. Aynada kendilerinin yüzlerine bakamayacak rezaletlerin baş karakteri oluveriyorlar.
Bir kurtuluş olarak gördükleri yabancı insanlara bu denli güvenmeleri acaba yaşadıkları dünyanın ne hale geldiği hakkında hiç mi fikirleri yok dedirtiyor insana. Kıyas yapabilme, hadiselere bakıp bazı şeyleri olmadan önce kestirebilme yetenekleri hiç mi yok acaba! Yakın çevrelerinden kaynaklanan halkımızın ifadesi ile dost kazığı denilen türden problemler yaşamaları başkaları bana ne yapar diye hiç mi akıllarına getirtmiyor? Kurtlar sofrasında körpe bir kuzu oldukları gerçeğini hiç mi fark edemiyorlar? Halbuki yakın çevrelerinden gördükleri kötü muamele dış dünyaya, tanımadıkları insanlara karşı daha kalın duvarlar örmelerini, daha temkinli davranmalarını gerektirmez miydi? Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yemez mi?
Çevremdeki insanların genç nesil için kullandıkları bu çocuklar çok acayip, biz böyle değildik bu yaşlarda, felaket bir zekâları var, uzay çocuğu bunlar diye sıraladıkları methiyeleri de biraz değerlendirmek istiyorum. Yeni nesil, teknolojik alet kullanmayı biliyor(!) -hemen söylemeden geçemeyeceğim şeylerle içini doldurmak istediğim uzunca bir parantez açmak istiyorum- (Gençlerimizin teknolojinin içine doğmalarına rağmen dört başı mamur bir şekilde inciğini cinciğini bilir bir yapıya gelmeleri ayrı bir durum bütün gün ellerinden telefon, tablet, bilgisayar düşürmemeleri, sanal alemde vakit geçirmelerinin ayrı bir durum olduğunu gençlerimizin sahip olduğu teknolojiye dair bilginin maalesef bir şey üretmeye dayalı olmadığını da inşallah anlayabiliriz.) Ama insanı, dünyayı, toplumu zerre kadar tanımadıkları da aşikâr. Zira biraz hayata dair malumatları olsa altmış yetmiş yaşına ulaşmış dedesi yaşındaki bilmem kaç çocuklu ve torunlu, ailesinin huzursuzluk kaynağı olan şehvetperest birisinin iki çift güzel lafına kanıp mercimeği fırına sürer, saman altından su yürütür bir hale gelmeleri, bu insanların ağlarına düşmeleri hayata dair bilgi birikimlerini göstermeye yeter diye düşünüyorum.
Hadiseye biraz da farklı bir pencereden bakmak istiyorum ve size bir dizi repliği ile ‘bi de böyle düşün’ demek istiyorum. Acaba bizim genç nesle güzellemeler düzmemiz, aşırı pohpohlamamız ağlarına düşürmek isteyenlerin ekmeklerine yağ sürmek olamaz mı? Aşırı özgüven yüklediğimizde rehavete kapılan gençler evvel Allah şeytana pabucunu ters giydiririm, suya götürür susuz getiririm üstelik kendi damacanamı da başkasına taşıtırım düşüncesiyle ayakları yerden kesiliyor ve makul bir zemini kaybetmeleri nedeni ile de çok çabuk hata mı ediyorlar? Cin olmadan adam/şeytan çarpmaya mı çalışıyorlar? Özgüven iyidir, gereklidir, olması gerekir ama fazlası da dönülmez hatalar yaptırır ve Donkişot durumuna düşürür.
Şükrü AŞCIBAŞI