Abdülkadir Özer
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Köşe Yazıları
  4. TAABBÜD, TEFEKKÜR, TEZKİYE İdrak Üzerinden Bir Değerlendirme 2

TAABBÜD, TEFEKKÜR, TEZKİYE İdrak Üzerinden Bir Değerlendirme 2

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Geçtiğimiz sayıdan devam…
Denebilir ki taabbüd nevinden düşünüldüğünde tefekkür aklın ibadetidir. Her ibadet gibi buluğa eren herkesin yetisine göre yapması gerekmektedir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki tefekkür derin bir yolculuk olduğu gibi zorlukların da çetin olduğu bir yoldur. Zorlukları aşmak ve zihni temizlemek için iman, teslimiyet, ihsan (Cibril hadisi) gereklidir. Tüm bunlar aklı terbiye etmek içindir ancak bu değerlendirmeler haricinde şunları da eklemek gerekir; aklın terbiyesi uzun bir süreci gerektirmesinin yanı sıra sadece bir başlangıçtır.
Çünkü tefekkür ömür boyu devam eden bilgi üstüne bilgi eklenerek zihni açma, ufku genişletme, kendini geliştirme, donanımı artırma uğraşıdır. Nasıl ki namaz veya diğer ibadetler son nefese kadar devam ediyorsa tefekkürde devam etmelidir. İmam Gazali, iki gün kitap okumayıp öğrenmekten yüz çeviren kişinin farketmesede maneviyatında eksilme olur, demesi tefekkür açısından değerlendirilmelidir.
Tezkiye kavramını açıklarken idrakin yanında irade, ihtiyar ve tezekkür kavramlarından da faydalanacağız. İrade ve ihtiyar ayrımı İslam Hukuku’nda özellikle Hanefi fıkhında çokça kullanılır. Ancak biz olayın fıkhi tarafını bir kenara bırakıp kişiliği terbiye bakımından ele alacağız. İrade bir şeyi yapmayı tercih etmek iken ihtiyar seçim yapma yeteneğidir. Buradan hareketle insanın itaat üzere mi yoksa isyan üzere mi olduğunu belirlemesi ihtiyarına bırakılmıştır. Tezekkür ise kelime manası olarak zikretmek, tekrarlamak demek olup tezkiye terkibinden önemlidir. Tezkiye nefsi temizlemek ve pisliklerden arındırmak anlamında kullanılır ki tezekkür tezkiyenin önemli bir parçasıdır. Bu açıklamalar çerçevesinde tezkiyenin yapılabilmesi insanın kendi elinde olup hiç kolay bir şey değildir. Aklı terbiye etmekten daha meşakkatli ve asıl mücadelenin olduğu yerdir. Denebilir ki, yine taabbüd nevinden düşünüldüğünde tezkiye nefsin ibadetidir. Peygamber efendimizin (sav) görevleri arasında yer alan tezkiye, tebliğ görevi ile bağlantılıdır. Çünkü tezkiye batıla karşı hakkı söylemek (tebliğ) ile başlar, tezekkür ile devam eder. Tezekkür kişinin ihtiyarının ortaya çıktığı yerdir. Çünkü nefsin her türlü istekleri arasından tezekkürü seçip Allah’ı tesbih etmeyi irade etmek bu yolda ki kararlılığın işaretidir. İnsanın hangi hal üzere olacağını tercih etmesi idrakinden ileri gelir, şöyle ki; Kur’an-ı Kerim’de geçen “Nefse ve onu (insanın özü olarak) şekillendirip düzenleyene yemin olsun…” (Şems, 7) “…Nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir.” (Şems, 9) gibi birçok ayetin ihtiva ettiği mananın anlaşılması idrakin kabiliyetidir. İdrak sadece bir anlama biçimi değil anladığını eyleme dönüştürebilmektir.
Yazının özetinde teklif – mükellef ve yaşam – ölüm gibi kavramlar üzerinden ilerleyip genel bir değerlendirme yapacağız. Yazının başlarında, insan düşünen bir varlık olarak Allah’ın muhatabıdır, demiştik. Bu cümleyi biraz daha açacak olursak muhatap alınan insanın muhataplığı teklif iledir. Aklı çalışan ve teklifi kabul etmeye kabiliyetli insan bu haliyle mükellef sayılır. Kendi tercihini kendi yaptığından dolayı özgür olan insanın teklifi kabul edip itaat üzere olması da kabul etmeyip isyan üzere olması da kendi ihtiyarındadır. Böylelikle yaşam – ölüm arasındaki ilişki belirlenir ve hayatın anlamı ortaya çıkar. Bu durumda taabbüd için hayatı anlama, anlamlandırma ve yönlendirme uğraşıdır, dememizin önemi daha anlaşılır hale gelmiş oluyor. Denebilir ki bize teklif edilenleri yaptığımız kadar insanız ve değerliyiz.
Diğer kavramların da taabbüd nevinden değerlendirilip idrak üzerinden açıklanması itibarlarını teslim etmek ve aynı zamanda değerimizi artırmak içindir. Bu kavramlarla harmanlanan insanın kendine dönük bilgisi onu sürekli eylem halinde tutacak, O’nun bize yüklediği anlamın farkına varmasını sağlayacaktır.
Kısaca söylenirse eşref-i mahlukat vasfına sahip olacaktır. Şimdiye kadar söylenilen her şey yaşam – ölüm arasındaki bağlantıyı kurabilmek içindir. İdrak için aklı ikna etme kabiliyetidir, demiştik. Buradan hareketle aklımızı ikna etmek için kullanacağımız bu kavramların mahiyetlerinin idraki de önemli olduğundan dolayı üzerinde durduk.
Daha fazla sözü uzatmak konuyu bağlamından çıkartmak olacağı için yazıyı burada sonlandırıyorum. Yaşam ile ölüm arasında sıkışanlardan değil, yaşam ile ölümü birleştirenlerden olmak temennisi ile…

TAABBÜD, TEFEKKÜR, TEZKİYE İdrak Üzerinden Bir Değerlendirme 2
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir