Ortadoğu’nun kalbi Kudüs ve Gazze….
Enbiya yurdu, veliler diyarı, ecdâdın kutlu mirası…
Gözbebeğimiz, ilk kıblemiz, kutsal emanetimiz, miracın kapısı Kudüs…
Bereketin merkezi, nice ayetlerin tecelligâhı…
Ve ümmetin sınav kağıdı…
Uzun yıllardır savaşın, zulmün ve işgalin gölgesinde yaşıyor. En ağır bedeli ise masum çocuklar ödüyor. Henüz hayatın başında, oyun çağında olan bu minik bedenler, bombaların, ambargoların ve boykot edilmesi gereken zalim politikaların hedefi haline geliyor.
Kur’an-ı Kerîm’de Allah (cc) şöyle buyurur:
“Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamış birini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de birini kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.”(Maide, 32)
Gazze’de öldürülen her masum çocuk, aslında bütün insanlığın vicdanını öldürüyor. Son aylarda binlerce masum çocuk hayatını kaybetti, on binlerce ev yerle bir oldu. Her gün ekranlarımıza düşen görüntüler, yıkılmış evler, enkaz altında kalan aileler, yetim kalmış ve kaybolmuş çocuklar… İnsanlığın sarsılması gereken bu manzaralar, çoğu zaman birkaç satır haberin ötesine geçemiyor.
Resûlullah (s.a.v) buyurur:
“Müminler birbirini sevmekte, birbirine merhamette ve birbirini korumakta bir beden gibidir. Ondan bir organ rahatsız olursa, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve ateş ile o acıyı paylaşır.”(Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
Oysa ümmet, Gazze’deki çocukların feryadını yeterince hissetmiyor, paylaşmıyor. Bedenin bir parçası yanarken diğer parçası susuyor. Sessizlik, zulmün en ağır ortaklığı değil midir?
Boykot çağrıları işte bu yüzden önemlidir. Vicdan sahibi herkesin, masumların kanıyla kirlenmiş ürünlere, şirketlere ve politikalara karşı tavır alması bir insanlık görevidir. Çünkü Allah Teâlâ, zulme rıza göstermemeyi emreder:
“Zalimlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.”(Hûd, 113)
Gazze’nin çocukları gökyüzünde yıldız sayamıyor; çünkü yıldızların yerini bombalar almış durumda. Ama onların çığlığı, insanlığın kulaklarında yankılanmaya devam ediyor. Bu çığlık, uykuda olan vicdanları uyandırmaya yetecek mi?
Unutmayalım ki: “Mazlumun duası ile Allah arasında perde yoktur.”(Tirmizî, Daavât 129)
Ve bir çocuğun gülüşü sustuğunda, insanlık da ölür…
Filistinli kardeşlerimiz büyük dersler veriyor bize. Biz küçük meseleleri büyüteduralım, basit problemleri çözülmez dertlermiş gibi algılayıp bunalıma düşelim; onlar bize sabır, sükûnet, itaat, metanet, kanaat, iman ve teslimiyet dersi veriyor. Mutluluğun daha fazla kazanmakta, çok harcamakta, yiyip içmekte, iyi giyinip gezmekte değil; bir davaya gönül vermekte, sevdası uğruna her çileye göğüs germekte, her zorluğa tahammül etmekte ve en önemlisi de fani olana değil, baki olana iman etmekte olduğunu bize gösteriyorlar.
Ey başı miraca yükseliyor gibi dimdik duran Filistinli kardeşim! İmanlı, yürekli, vefalı Kudüs ehli! Selam olsun size. İnanın sizin bize değil bizim size ihtiyacımız var. İnsanlığımızı gözden geçiriyor, Müminliğimizi yeniden sorguluyoruz sayenizde.
Ya Rab, bizi affet, Filistinli kardeşlerimize elimizi uzatamayışımızı affet… Boykotu beceremeyişimizi affet. Çaresizliğimizi affet. Affet ya rab ne olur affet……

