Tasarruf, elde bulunan kaynakların yerinde, zamanında ve gerektiği kadar kullanılmasıdır. Bu kavram, ihtiyacın fazlası bir tüketimin karşıt ifadesidir. Savurgan ve müsrif olmamak hem dinimizin bir emri hem de insani bir sorumluluktur. Ülke kaynakları söz konusu olduğunda da bir vatandaşlık görevidir.
Tasarruf yapmak aslında nimetin kıymetini bilmektir. Nimetin kıymetini bilmemek ise nankörlüktür. Bizi yaratan, yaşatan ve çeşitli nimetlerle donatan Rabbimize karşı vefalı olmalı, sözle hamd ettiğimiz gibi davranışlarımızla da şükrümüzü göstermeliyiz.
Bilinçli bir tüketici olmalı, sahip olduklarımızın değerini bilmeli, israftan kaçınmalıyız.
Satın alacağımız ürünleri belirlerken isteklere değil, ihtiyaçlara öncelik verilmelidir. İstekler de makul düzeyde karşılanabilir. Alınacak ürünlerin sağlıklı, temiz ve helal olmasına dikkat edilmelidir. Aşırı tüketimden kaçınarak, çevreyi korumalıdır. Aynı nitelikteki ürünler arasından yerli ve sürdürülebilirliğe katkısı olanlar tercih edilmelidir. Alışveriş sırasında fiyat araştırması yapılmalı, fiş ya da fatura alınmalıdır. Alınan eşyalar özenle kullanılmalıdır. Kullanım ömrünü tamamlamış ürünler dönüştürülmelidir. İsrafı önlemeye yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Bu konuda örnek bir aile üyesi, arkadaş, vatandaş, kul olmalıdır.
Nehir Kenarında Olsan Bile
Abdullah b. Amr (ra) anlatıyor: Bir gün Sa’d (b. Ebû Vakkâs) (ra) abdest alırken Rasûlullah (sas) onun yanına uğramıştı. “Bu ne israf?” buyurdu. Sa’d, “Abdestte de mi israf olur?” diye sorunca, Resûlullah (sas), “Evet, akan bir nehirden bile abdest alıyor olsan israf olur.” diye cevap verdi. (İbn Mâce, Tahâret, 48)
Rasûlullah (sas) Efendimiz akan bir nehirden abdest aldığı halde gereğinden fazla su kullanan sahabiyi uyarmış, bolluk içinde de olunsa nimetin özenli kullanılması gerektiği mesajını vermiştir.
Sanki Yedim Camii
İstanbul’un Kocamustafapaşa semtinde küçük bir mahalle mescidi olan Sanki Yedim Camii’nin en kayda değer özelliği, ilgi çekici hikâyesidir. Rivayete göre orta halli bir esnaf olan Keçecizâde Hayreddin Efendi, büyük camileri görüp imrenerek kendisi de bir câmi’ yaptırmak ister. Ama ne hâli ne de maddi durumu buna müsaittir. Çözümü nefsinin arzularını dizginleyerek para biriktirmekte bulur. Ne zaman ki canı bir şey istese: ‘Sanki yedim!’ der ve parasını bir kenara koyar. Bu yolla 20 yıl boyunca biriktirdiği paralarla camiyi yaptırır ve amacına ulaşır. Bu menkıbe dilden dile dolaşır ve cami bu isimle anılmaya başlar.(Diyanet Haber)
Yüce Rabbimizin “O iyi kullar, harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında makul bir dengeye göre olur.” (Furkân Sûresi, 67) âyetinde buyurduğu, sahip olduklarının kıymetini bilerek yaşayanlardan olmak duasıyla..