Yasemin Zoroğlu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Köşe Yazıları
  4. “ORUÇ” BİZİ TUTSUN

“ORUÇ” BİZİ TUTSUN

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ramazan-ı Şerif, Kur’an ayı olma özelliğinin yanında, İslam’ın beş şartından biri olan Oruç ibadetini de içinde barındırır. Her sene orucun insan vücuduna biyolojik faydaları tartışıladursun; orucun bir de ruhsal, manevi açıdan faydalarından da söz edebiliriz.
Oruç, imsak vaktinden iftar saatine kadar yeme içme gibi orucu bozan şeylerden, helal olmasına rağmen kendi isteği ile belli bir süreliğine terk ederek, kulun iradesini güçlendiren bir ameldir. Hatta tütün, alkol gibi kötü alışkanlıkları olan bireylerin bu ayda bu alışkanlıklarını kısa süreliğine de olsa bırakabildiklerine şahit oluyoruz. Dolayısıyla bağımlılıkların dahi bırakılabildiği, iradeyi besleyen oruç ibadetinin; sadece bu yönü ile bile, bireyi beşerden insan olmaya, nihayetinde de, Hakkın kulu olmaya dönüştüren ilahi lütufları da vardır.
Aslına bakarsak, bütün ibadetlerin ortak amacı kulu Allah (c.c) a yaklaştırmasıdır.Ramazanın manevi ikliminden feyz almak, ruhun Hakka yükselmesi ve nihayetinde Allah’ın rızasını kazanmak için; tam manasıyla yapamasak bile orucu hakkıyla tutabilmek önem arz eder.Ebu Hureyre (r.a)dan rivayet edildiğine göre Resulullah(a.s) şöyle buyurdu:”Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”(Buhari, İman 28, Savm, 6).

Bu ayda Yüce Mevlanın affına, mağfiretine, lütfuna mazhar olabilmek için sadece mideye değil de diğer azalarımıza da hakim olmakla mümkündür. Bunun yolu da, orucun bizi tutabilmesinden geçer. Haramlardan, hatta şüpheli şeylerden bile azami ölçüde uzak durmak; Ramazanın ve dolayısıyla orucun ruhuna uygundur. Elin, ayağın, gözlerin, kulağın ve diğer azaların bu ayda azami ölçüde günahlardan sakınarak ibadetin maksadına uygun hareket etmek gerekir.
Özellikle de her tür ortamda gevşek davrandığımız, bireysel, aile ve sosyal ilişkileri zedeleyen bir mevzu olan , “dil afetleri” diyebileceğimiz yalandan, gıybet, dedikodu ve iftiradan sakınılması orucumuzun sıhhati hatta kabulü açısından elzemdir. Bu minvalde Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: ”Her kim yalan söylemeyi , yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini ve içmesini bırakmasına Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur”(Buhari, Savm, 8,1908)
Oruç ile müjdelenen mükafatlara ulaşabilmek için haklı olsa bile başkaları ile kavga ve çekişmeye girmeyerek sabırlı davranılması Müslümanca bir tavırdır. Resulullah (a.s), bu konuda ,“Hiçbiriniz oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine küfreder ve çatarsa, ‘ben oruçluyum’desin.”(Buhari, Savm 9;Müslim,Sıyam 163) buyurmuştur.
Her bir kulun kendi nefsinde Allah’ın hoşnut olmayacağı bir huyu bir davranışı ya da alışkanlığı muhakkak vardır.Beşer olmamız hasebiyle hatasız günahsız insan da yoktur.İnsanın bunu kendinde görebilmesi, kendini tanımasıyla, kendi nefsine eleştirel bakabilmesiyle mümkündür. Kuran ve Sünnet bu bağlamda kişiye projektör tutar. Ramazan ayı ve haliyle oruç ibadeti;hakkıyla yerine getirmeye çalışanlar için; sevmediği bir alışkanlık, bir huy ya da kerih olan bir amelini tamamen terk edebilmesi açısından Cenabı Hakkın kula sunduğu bulunmaz bir fırsattır.
O vakit “NİYET ETTİK BU RAMAZANDA SEVMEDİĞİMİZ, RABBİMİZİN RAZI OLMADIĞI HUYUMUZU, ALIŞKANLIĞIMIZI BIRAKMAYA”. Selam ve dua ile..

“ORUÇ” BİZİ TUTSUN
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir