Yasemin Gemeç

RAMAZAN VE İNFAK

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son günlerini idrak ettiğimiz Ramazan-ı Şerif ayı, bütün güzel ibadetleri bünyesinde barındıran bir özelliğe sahiptir. Oruç ibadetinin yanında, kılınan teravihlerle de nafilelere kapı aralanır. Bunun yanı sıra, halk arasında “baş sadakası” olarak da bilinen “fitre” ile ihtiyaç sahibi aileler de bayram sevincine katılır. Bir ay boyunca sadece Allah rızası için gündüzünü oruçla geçiren müminler, yoksulluk sebebiyle aç kalanların halini anlayıp, vicdan ve merhamet duyguları gelişir. Paylaşmanın, vermenin, infak etmenin hazzını yaşarlar.
Allah rızası ve sevap kazanmak dışında hiçbir karşılık beklenmeden halis bir niyet ile yapılan hayır ve hasenata sadaka diyoruz. İnfak ise, dinî-ahlâkî bir terim olarak genellikle “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir. Bu bakımdan infak, farz olan zekâtı ve gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içermektedir.(TDV İslam Ansiklopedisi) Sadaka deyince de akla ilk gelen maddi yardımlar olsa da kişinin kendisinde olan ilimden tutun da güler yüz ve tatlı söze kadar verilen, paylaşılan her şey sadakadır. Yetimi, kimsesizi koruyup kollamak da buna dâhildir. Bu güzel hasletlerin en çok dışa vurulmasına imkân tanıyan Ramazan ayı da, bulunmaz bir fırsattır. Zira bütün bunlar nihayetinde müminin imanına delil olacaktır.
Birçok sahih kaynakta Ramazan ayında sadaka vermenin daha faziletli olduğu bildirilmiştir. Hatta kendilerine zekâtın farz olduğu Müslümanlar da zekât borçlarını bu ayda vermeyi tercih ederler. Nitekim Hz. Enes (r.a) dan rivayet edilmiştir ki; “bir kere Resulullah (s.a.s) e “Hangi sadaka daha üstündür?” diye soruldu. Efendimiz (s.a.s): “Ramazandaki sadakadır” buyurdu.(Tirmizi,28/663)
Ramazan ayı dışındaki sair zamanlarda, gönüllere eziyet vermeden verilen her bir sadakaya, kesretten kinaye sadedinde söylenen miktar olarak bire on veren Yüce Mevla, bu ayda bire yüz vb. gibi ecir vereceğini müjdelemiştir. Ashabı Kiram, Fıtır sadakalarını ve diğer infaklarını bu ayda fazlasıyla ifâ ederlerdi.
İslam medeniyetine tarihi süreçte baktığımızda, Osmanlı zamanında Sadaka taşı, Muhtacın maaşı, Sadaka-ı Seniyye gibi içi dolu dolu olan uygulamalarla; ayrıca garip ve kimsesizleri koruyup kollayan “vakıf kurumları” ile bir “infak” kültürü hâkim idi.
Değişen ve gelişen dünya ile birlikte bireylerin eğitim, sosyal, hatta temel ihtiyaçlar alanında dahi değişen bireysel gereksinimlerin olduğunu görmekteyiz Bu manada düşünürsek, müminin günümüz dünyasında başkasına muhtaç olmadan, varlıklı, güçlü, olması daha elzemdir. Dolayısıyla, “veren el olmak, alan el olmaktan her zaman daha yeğdir.”
İslam dünyasına baktığımızda, ezilen, zulüm altında inleyen, hor görülen ülkelerin yoksulluk, yetersizlik içinde olduğunu görüyoruz. İslâma ve dahi Müslümanlara hizmet etmek için ”Bir lokma bir hırka “anlayışının bu manada günümüz dünyasında, hem bireysel, hem de sosyolojik açıdan geride kaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu minvalde; Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) “Kuvvetli mü’min, zayıf/güçsüz mü’minden daha iyi, daha üstün ve Allah’a daha sevimlidir” (Müslim, Kader, 34; İbn Mace, Zühd, 4168) buyurarak, Müslümanların hem bireysel hem de toplumsal olarak maddi manevi güçlü olmasının daha efdâl olduğunu bildirmişlerdir. Selam ve dua ile..

RAMAZAN VE İNFAK
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir