Reklamların bir dünya görüşü empoze etmeye, emperyalist bir dünya görüşünü benimseyenlerin ekmeklerine yağ sürmeye çalıştığına bir önceki yazımın içerisinde değinip geçmiştim. Bugün ise bu noktayı biraz daha açmak istiyorum. Baştan ifade edeyim ki sporda ekipman kalitesinin, dayanıklılığının konfor sağlamakla birlikte başarıda yardımcı aktör olduğunun farkındayım yazı boyunca kastettiğim şey ekipmanın yeteneğin ve çalışmanın önüne geçmesidir.
Diş macunu reklamlarına hiç dikkat ettiniz mi? Bu reklamlarda oynayan insanların siyahi vatandaşlardan seçilmesi sizce bir rastlantı mı? Bence hayır. Emperyalist- kapitalist ekonomi modeli güçsüz toplulukların özsermayelerini hortumlamakla kalmıyor bu insanların Allah vergisi inci gibi bembeyaz dişlerinden faydalanmasını da biliyor. Tabiri caizse geri bırakılmış halkların etinden, sütünden, yününden ve dişlerinden menfaat devşiriyor. Bu reklam filmlerinde oynayan ve banka hesaplarındaki sıfırlara sıfır ekleyen fakat kendilerini oynatanların yanında yine de banka hesapları solda sıfır kalan “siyahi süperstarlar” halklarının gözleri yaşlı, ağızları kan kusan, yalın ayak, çırılçıplak dolaşan, hüzünlü çehrelerine inat diş macunu reklamlarında cennetle müjdelenmiş insanları kıskandıracak bir gülüşle arz-ı endam ederek emeklerini ve özsermayelerini sömüren bir sistemin çarklarını oluşturuyorlar. 21. yüzyılın ekonomik iki yüzlülüğünün sıcak ve samimi çehreleri oluyorlar (!). Beyaz derili insanlarda vücuda bunca zararlı, kimyasal madde barındıran gıdaları yiyip, içecekleri içip dişlerinin beyazlaması ve beyaz kalması hayalleri kuruyorlar. Allah’ınızı severseniz çelik olsa bunca kimyasala dayanmaz.
Ya spor ayakkabı reklamlarında boy gösteren siyahi atletlere ne demeli? Allah vergisi hız ve çevikliği, toplumunun teknolojik anlamda geri bırakılmışlığının ana etkeni ve temel faktörü olan, maddi imkansızlığa mahkûm kılan küresel sistemin dayattığı markaların spor ayakkabı reklamlarında hız gösteren siyahi kardeşlerimde ekonomik iki yüzlülüğün diğer bir yüzü. Bu reklamları izleyen insanların yüzde kaçının aklına bu insanların dişlerini beyazlatanın o diş macunu olmadığı, hızlı koşmasını sağlayanın, o platformlarda arz-ı endam etmesini temin edenin çocukluktan beri giy(eme)diği o ayakkabılar değil de yetenek, bütün olumsuzluklara, önüne çıkan engellere karşı yılmama olduğunun farkında olması da bu fakirin merak konusu. Ayrıca küresel iki yüzlülüğe alet olanların içerisinden çıktıkları mazlum ve yoksul halkların çocuklarına umut kaynağı mı yoksa başarıyı, azim ve mücadele ruhuna değil de giydikleri aşırı pahalı ayakkabılara endekslemeleri ile umutsuzluk kaynağı mı teşkil ettikleri de bir soru(n) işareti.
Eğer yeteneği ekipmana endeksleme, aslan payını yardımcı aktörlere verme diye bir şey var mı derseniz çocuklarınıza, yeğenlerinize, kardeşinize yeni bir ayakkabı alındığında koşarken söylediklerine dikkat etmenizi tavsiye ederim. Çünkü ben, “Yeni ayakkabılarım nasıl da hızlı koşuyor.” dediklerini duyacağınızı neredeyse duyar gibiyim.
Bu reklam gelirlerinden halklarına yardım etmeleri, onların ağızlarına bir parmak bal sürmeleri yerine ekranlara çıkıp bütün siyasi ve ekonomik engellere rağmen yeteneklerinize güvenin ve başarıya ulaşabileceğinize inanın, ben bütün zorlukları aşıp belki de Avrupa’da yaşayan vatandaşların ismini bile bilmediği, dünya haritasında nereye tekabül ettiğini kestiremediği bu ülkenin taşlı- topraklı yollarından olimpiyat oyunlarının, elmas ligin yağ gibi akan pistlerinde boy gösterip onca sponsor desteğine, maddi imkana sahip sporcularını geçtiysem sizde yapabilirsiniz demeleri toplumlarını daha çok kalkındıracak ve motive edip umut aşılayacak doğru bir yol olduğu kanaatindeyim. Hiç değilse kesinlikle küresel bir ikiyüzlülük/ yüzsüzlük olmadığına eminim.
Aslında küresel aktörlerin ikiyüzlülüklerine paravan kıldıkları bu durum balıkçıların büyük balıkları yakalamak maksadıyla küçük balıklar arasından seçtikleri ve kulaklarına sen büyük balıksın afyonunu fısıldayıp oltalarının ucunda arz-ı endam ettirdikleri yemlere ne kadar da çok benziyor! Bu yem olan büyük balık egolu küçük balıklar üç kuruş biriktirmek için gece gündüz çalışan ve semirmeye, etlenmeye çabalayan küresel- kapitalist para babalarının ekmeğine farkında olmadan yağ süren diğer küçük balıklara bu oltaya takılırsan/ bu ürünü kullanırsan sende bu oltanın ucunda boy gösterebilirsin vehmini aşılayan birer yem konumundalar.
Şükrü Aşçıbaşı