İstiklâl Marşımızın şairi olarak tanıdığımız Mehmet Akif Ersoy, toplumumuz tarafından şair olmakla daha çok tanınsa da aynı zamanda iyi bir mütefekkirdir. Hem düz yazılarının hem de manzum eserlerinin çağındaki şair ve edebiyatçılara nazaran dikkati çeken ve ayrılan tarafı toplumsal sorun ve çözümleri merkeze almasıdır. Diğer bir tabirle Akif için sanat, sanat için değildir yalnızca. Belki de edebiyat toplumu irşad etmenin vasıtalarından sadece birisidir. Aynı zamanda Millî Mücadele yıllarında iyi bir hatip ve vaiz kimliği ile de toplumda aktif rol oynayan İstiklâl şairimizin bir diğer özelliği toplumsal sorunları dert edinmekle birlikte çözüm önerilerinin milli ve manevi değerlere uygunluğu ve sözün doğru olmasına gösterdiği hassasiyettir. Şair bu durumu şu şekilde ifade eder:
“– Hayır, hayâl ile yoktur benim alış verişim…İnan ki: Her ne demişsem görüp de söylemişim.Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:Sözüm odun gibi olsun; hakîkat olsun tek!”Şiirden anlaşıldığı üzere O gerçekleri eğip bükmeden, kimsenin hoşnutluğunu aramaksızın, doğru ve faydalı olmasına özen göstererek dile döken birisidir. İstiklâl Marşımızın şairinin bu hali toplumsal sorunların/ çözülmelerin fark edilmesinde ve samimi çözümlerle karşılaşılmasında son derece mühimdir. Yazının başında ifade ettiğim üzere iyi bir mütefekkir olan Âkif aynı zamanda bir Kur’an sevdalısıdır ve cumhuriyet dönemindeki ilk mealin yazılmasının kendisine teklif edildiği şahıs olması hem edebi seviyesi hem de dini ilimlere vukufiyeti sebebi iledir. Aynı zamanda tefsir yazıları da olan Mehmet Âkif Ersoy manalarını açıkladığı ayetleri özenle seçmiş ve o günkü toplumun derdine merhem olacak ayetleri açıklamayı tercih etmiştir. Dolayısıyla merhum Âkif’în tefsir yazılarını okumak aynı zamanda toplumun sorunlarını ve bu sorunlara dair Milli Şairin İslamî çözüm önerilerini okumaktır. Peki bu yazılarına nasıl ulaşabiliriz diyenler varsa Ertuğrul Düzdağ tarafından merhum şairin düz yazıları “Tefsir Yazıları ve Vaazlar” isimli eserde derlenmiş ve Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarından epeyce bir süre önce kültür hazinemize kazandırılmıştır. Mesela bendeki kitabın baskısı 2. Baskı olup 2013 yılında yayınlanmış. Âkif’in bu kitaptaki tefsir yazılarında dile getirdiği sorunları ve çözümleri hem o günün toplumsal problemlerini tespit hem de bugünü dizayn sadedinde önemli bulduğum için sizinle paylaşmak istiyorum.
Âkif ‘İnşirah suresi’nin tefsirini yaparken mezkûr surenin 5. ve 6. ayetleri olan “Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.” ayetlerini açıklarken insanların dünya hayatında imtihanın bir gereği olarak çeşitli sıkıntılar çektiklerini ifade ettikten sonra ümitsizliğe kapılıp çalışmayı, bu sıkıntının giderilmesi için çaba sarf etmeyi bırakırlarsa o dert ve sıkıntının altında ezileceklerini, eğer çalışırlarsa da bu rahatsız edici halden kurtulacaklarını söylüyor. İnsanın ayette bildirilen kolaylığı aramaya mecbur olduğunu dile getirip kolaylığı olmayan zorluk olmadığına inanan bir müminin çalışmaktan başka çaresinin olmadığını bildiriyor. Âkif’in hem düz yazıları hem de şiirleri toplumsal çözülmenin belki de ilk sebebi olarak toplumun tembelliğini, ümitsizliğini ‘Armut piş ağzıma düş’ anlayışının olduğunu işaret ediyor. Bu sebeple şairin sıkça “Çalışmak!.. Başka yol yok, hem nasıl? Canlarla, başlarla.
Alınlar terlesin, derhal iner mev’ûd olan rahmet,”gibi ifadelerle içinde bulunduğu toplumu çalışmaya davet ettiği görülebilir. Bugünün insanının da Âkif’e kulak verip milletin ve insanlığın hayrı için elinden geleni ardına koymaması gerekiyor ve Necip Fazıl Kısakürek’in
“Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!”
sözünü motto edinmesi icap ediyor. Unutulmamalıdır ki; Allahu Teâlâ hem dünya hem ahiret için “İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder. Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir. Sonra kendisine karşılığı tastamam verilecektir.” (Necm suresi 39- 41.) buyuruyor. Kötünün kötülük
yapmasına fırsat vermeyecek kadar iyilerin güçlü olması lazım aksi takdirde insanlığın akıbeti ve istikbali zalimlerin vicdanına kalır.
Şükrü Aşçıbaşı